Utku Reyhan; Akıl almaz bir fiyat

TAKİP ET

Vatan Partisi Genel Sekreteri Utku Reyhan, açıklanan 2020 yaş çay taban fiyatının akıl almaz bir fiyat olduğunu söyledi.

Vatan Partisi Genel Sekreteri Utku Reyhan, Gazeteci Turgay Ayhan’ın sunduğu “Evde Gündem” programının konuğu oldu.

Açıklanan 2020 yaş çay taban fiyatının çok yetersiz bir fiyat olduğunu söyleyen Genel Sekreter Utku Reyhan, “Geçen yıldan bu yana 37 kuruşluk bir zam yapıldı. 13 kuruşluk bir desteklemenin fiyatı da aşağı yukarı vergiye denk geliyor. Dolayısıyla bir desteklemeden de söz etmek mümkün değil. Ak Parti içerisinde Rizeli birçok bakan ve yardımcıları da bulunuyor. Önce kendi köylerinde ve akraba çevrelerinde bu açıkladıkları fiyatı değerlendirmelerini isterim. Bu akıl almaz bir fiyat. En azından Ziraat Odaları gibi makul taleplerde bulunan paydaşların önerilerinin dikkate alınması gerekirdi. Bizce yaş çay taban fiyatının en az 4 lira olması gerekirdi. Mevcut ekonomik ve salgın sıkıntısından dolayı 4 lira olamıyorsa bile ona yaklaşan 3 lira 90 kuruşluk bir fiyatın belirlenmiş olması gerekirdi. Mevcut haliyle bu fiyatın çay üreticisinin yüzünü güldürmesi de önünde ki bir yılı rahat bir biçimde yaşaması için uygun bir fiyat olmadığı son derece açık ve nettir.” dedi.

Vatan Partisi Genel Sekreteri Utku Reyhan, yaşanılan Koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye başta olmak üzere bütün dünya ülkeleri açısından önemli sonuçlar oluşturacak bir sürecin yaşandığını belirterek, “Önümüzdeki yüzyılın bundan sonra kalan kısmını derinden etkileyecek bir süreç olarak görüyoruz. Hem dünyadaki denge ve sistemlerin, dünyadaki devletlerin tepeden tırnağa sorgulanacağı, ekonomik sistemlerin, modellerin yeniden gözden geçirileceği, yeni bir dünya düzeninin kurulacağı ya da hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir sürecin içerisindeyiz.” dedi.

Her koyunun kendi bacağından asılacağı bir süreç

Bütün dünyada serbest piyasacılık ya da liberalizim denilen akımın artık çok da geçerli bir yöntem olmayacağının göründüğünü ifade eden Reyhan şöyle konuştu; “Bütün dünyada devletçiliğin, kamuculuğun hortladığı yeniden kendisini insanlığın önüne koyduğu bir süreç yaşadık. Bu ülkede devlet onu üretir mi bunu üretir mi derdiler, şimdilerde ise her şeyi devletten bekleyen bir sürece girdik. Bu yalnızca bizim ülkemizde değil dünyada da böyle oldu. Bu yüzden devletçiliğin ve halkçılığın, kendi kendine yeten ülkelerin öne çıkacağı bir sürecin de kapısı aralanmış oldu. Bu süreç her koyunun kendi bacağından asılacağı bir süreç. Bakın Avrupa’da maske kavgaları yaşanıyor. Demek ki bir takım ulusal dayanışmalar olmakla birlikte her ülkenin kendisine ait çözümleri olmalı.

Bugün Rusya'dan Amerika birleşik devletlerine İtalya'dan Almanya'ya dünyanın önde gelen ülkeleri Çin dahil bir çok ekonomik etkinliği askıya almış durumdalar. Bu da birçok sonuca yol açıyor, işsizlik ve enflasyon gibi. Güçlü devletler bir takım süspansiyon yollarına gidiyorlar. Türkiye'de de bir takım paketler hazırlandı. Örneğin işten çıkarmalar engellenerek bunun karşılığında kısa çalışma ödeneğini devreye soktu. Kobiler için düşük faizli kredi seçeneklerini ortaya koydu devlet bankaları aracılığıyla. Bunun dışında durumu hiç olmaya yaklaşık 4 milyon haneye de 1000 lira da olsa doğrudan gelir yardımı gibi seçenekleri devreye soktu. Fakat bu mevcut parayı vatandaşa dağıtacak bir süreç değil. Muhalefet de olmayan bir kaynağı olmayan bir parayı vatandaşı kandırmak pahasına daha fazla dağıtmak vaadinde bulunuyorlar.”

5 temel unsur üzerinde durulmalı

Türkiye'nin koronavirüs sürecinde 5 temel unsur üzerinde durması gerektiğini söyleyen Reyhan, “Ülkemizin öncelikle ne yapıp ne edip gıda güvenliğini sağlaması gerekiyor. Türkiye'deki kimseni aç kalmayacağı, gıda zincirinin kopmasını devletimiz engellemek zorunda. İkinci olarak güvenliğimizin sağlanması gerekiyor. Hele hele böyle dönemlerde kaos ve kargaşalar engellenmeli. Üçüncüsü sağlığın da güvencesinin sağlanması gerekiyor. Çünkü sağlık sistemine yapılan yatırım üretime de yapılır, sağlıklı toplumlar salgın hastalıklardan arınmış bir toplumdur. O yüzden sağlık personellerimizin ve sağlık sistemimizin eksiklerinin tamamlanması önemli. Türkiye bu süreçte eğitimden de vazgeçemez. Şuanda da bir alternatif bulundu. Bu güvenlik önlemlerinin yanı sıra Türkiye'nin bu normalleşme süreciyle birlikte takvimini de hızlandırması bizim için gerekiyor.” dedi.