Çay ve Çaykur'un sorunları TBMM kürsüsünde

TAKİP ET

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, TBMM'de çay ve ÇAYKUR'un sorunlarıyla ilgili CHP grubu adına verdiği meclis araştırma önergesi hakkında konuştu.

Bekaroğlu'nun Meclis Kürsüsünden yaptığı konuşma şöyle;

Çay sezonunun açıldığı her yıl bu aylarda, bugünlerde, çay ve ÇAYKUR'un sorunlarını bu kürsüye taşıyoruz, bu sene de aynı şeyi yaptık. Çay Doğu Karadeniz Bölgesi, özellikle Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun için son derece önemli bir ürün. Bölgede 850.000 dekarlık alanda 215.000 çay üreticisi aile bu tarımla uğraşıyor ve bölge ekonomisine 10 milyar TL'ye yakın katkı sağlıyor. Eğer çay olmasa, bölgede gerçekten sosyal ve ekonomik hayat son bulur. Tabii, çay olmasa derken, ÇAYKUR'u da hemen söylemek gerekiyor. ÇAYKUR olmasa da bölgede çay olamıyor, çay olamayınca da bölgede yaşam zorlaşıyor. İş böyle ama çay ve ÇAYKUR'la ilgili sıkıntılar da bitmiyor. Bu sene de sıkıntıyla başladık ama şunu teslim edeyim: Bu yıl ilk defa zamanında üreticiyi de kısmen tatmin eden bir çay alım fiyatı açıklandı. Bu tabii takdir edilen bir şey ancak geçen sene yaşanan sorunların bu sene yaşanacağını daha sezon başlar başlamaz görmeye başladık. O da ne? ÇAYKUR'un kapasitesi geliştirilmiş olmasına rağmen -ki değerli arkadaşlarım, ÇAYKUR kapasitesini üç dört sene içinde 6.500 ton/günden 9 bin tona çıkarmış olmasına rağmen çayı almıyor- nasıl yapıyor bu işi? Çaya dekar başına kota uyguluyor. Ondan sonra günlük kontenjanlarla kısıtlıyor ve üreticiyi, çay üreticisini neredeyse zorla özel sektöre yönlendiriyor. 

Değerli arkadaşlarım, çay ürünü bekletilmeye gelmiyor. Zamanı geldiğinde onu dalından koparacaksınız, keseceksiniz ve daha sonra aynı gün de satacaksınız. Satamazsanız ve ertesi gün -en geç ertesi gün- işlemezse, o, çay olmaktan çıkıyor ama maalesef ÇAYKUR bu sene de öyle davranacak gibi görünüyor. 

Değerli arkadaşlarım, bölge halkının en temel sorunlarından, sıkıntı, endişelerinden bir tanesi, ÇAYKUR'un Varlık Fonu'na devredilmesi. ÇAYKUR'un Varlık Fonu'nda değerlendirilecek... Böyle bir varlık filan değil. ÇAYKUR ekonomik bir kuruluş olmaktan daha çok sosyal bir kuruluş, bölgede sosyal devleti hayata geçiren bir kuruluş. Zaten zarar ediyor. Bu sene de 268 milyar TL zarar etti. Böyle bir kuruluşun Varlık Fonu'na devredilmesi ve onun bir şekilde... Bunu anlamıyor. Ne anlıyor buradan? Evet, ÇAYKUR'un elinde bir varlık var, ÇAYKUR'un arsaları var, fabrikaları var, binaları var ve kuru çay pazarı var. Bunlar satılacak, buradan bir gelir elde edilecek ya da bu gelir bir şekilde pazarlanacak. ÇAYKUR'a ancak bu şekilde rehin konulabilir, bu da çayın geleceğini ortadan kaldırır diye ciddi endişesi var bölge halkının. 

Bir başka endişe de, yıllardan beri, altmış sene, yetmiş seneden beri kullanılan inorganik, nitratlı, fosfatlı gübrelerdir değerli arkadaşlarım. Bu gübre bölgenin toprağını bütünüyle toprak olmaktan çıkarmıştır, Türk çayının kalitesini de giderek düşürmektedir. Bir an evvel organik tarıma geçilmesi gerekiyor ama bu da siyasi kavgalar ve gübre lobilerinin işin içine girmesiyle bir türlü gerçekleştirilemiyor. İki seneden beri "Organik çaya, organik gübreye geçilecek, geçilmeyecek." tartışması devam ediyor. Adalet ve Kalkınma Partisi içinde genel müdür ve milletvekilleri çekişmesi... Bir kısmının organik gübre lobilerinin yanında, bir kısmının da inorganik gübre lobilerinin yanında yer alması maalesef milleti sıkıntıya sokmuştur değerli arkadaşlarım.

Bakın, ÇAYKUR, kapasitesi olmasına rağmen yeteri kadar çay almıyor ve -giderek- 2015'ten başlayarak 681.700 bin ton yaş çayı alırken şimdi 525 bin ton yaş çay alıyor. Oysa kapasitesini günde 3 bin ton artırmıştır. Bunun yanında, özel sektör 600 binlerden 746 bine çıkmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bir de ÇAYKUR'un zarar etmesini anlamak da mümkün değil. Aslında çay çok kolay satılan ve alınan bir ürün. Niye zarar ediyor? İşçisi fazlaydı eskiden, şimdi öyle değil. Zaten mevsimlik işçiler perişan vaziyette, taşeron kanununda onlar kadroya alınmadı. ÇAYKUR'un zarar etmesinin bir sebebi de ÇAYKUR artık kendi çayını pazarlamıyor, ÇAYTAŞ diye bir şirket kurdu. Değerli arkadaşlarım, enteresan bir şekilde, ÇAYTAŞ'ın yöneticileri aynı zamanda ÇAYKUR'un yöneticisi, Genel Müdür de ÇAYKUR yöneticisinin bir akrabası. Anlaşılır gibi değil.

Bir de "DİDİ" diye bir şeye girdi. Ya, ÇAYKUR'un "DİDİ" diye içecek üretmesinin, soğuk içecek üretmesinin ne anlamı var? Ve bölgeyle hiç ilgisi yok bunun. 

DİDİ en önemli marka değerlerinden biri değil değerli arkadaşlarım, yanılıyorsunuz. İlk zamanlarda reklam yaptı, güzel bir şekilde pazara girdi, şimdi pazar payı giderek azaldı. ÇAYKUR'un görevi DİDİ değil, DİDİ'yi başkası yapsın; ÇAYKUR'un görevi, gerçekten Türkiye'nin bu önemli çayını geliştirmek, bölgenin çayın dışında başka hiçbir geliri yoktur, bunu dengelemektir. Ne özel sektörü şunu bunu yaşatmak ne Varlık Fonu. Özelleştirme de olamaz. Bir daha tekrar ediyorum değerli arkadaşlarım, ÇAYKUR'u özelleştirmeyi unutun çünkü ÇAYKUR sadece ekonomik bir kurum filan değildir, sosyal devletin bölgedeki en önemli temsilcisidir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum