Başkan Kıran: Kimse Rizespor'u gasp edemez

TAKİP ET

Çaykur Rizespor Kulüp Başkanı Tahir Kıran, 'Kimse Rizespor'u gasp edemez, ettirmeyiz' dedi.

İstanbul’da bir basın toplantısı düzenleyen Kulüp Başkanı Tahir Kıran, Galatasaray ile yaşanan Oğulcan Çağlayan krizine açıklık getirdi.

Çözüm yolu bulmak için Galatasaray’a kiralık ve satılık olmak üzere çeşitli oyuncu takası seçeneklerini sunduklarını ve imza aşamasına gelindiğinde Galatasaray Yönetimi yüzünden anlaşmanın bozulduğunun altını çizen Başkan Kıran, “Sevr anlaşması gibi bir anlaşma sunuldu bize. En son sözleşmeyi kendilerine yolladık ve imzalamalarını bekledik. Perşemne günü mesai bitimine kadar avukatımız aracılığıyla imzaladılar imzaladılar, imzalamazlarsa vazgeçeceğiz şeklinde haber yolladık. O gün imzalamayınca biz de vazgeçtik. Bir gün önce Burak Elmas’ı defalarca aradım ama telefonlarıma cevap vermedi. Ertesi gün akşam saatlerinde döndü ama iş işten geçmişti” dedi.

Galatasaray’ın başka hesaplar yaparak anlaşmaya gölge düşürdüğünü dile getiren Kıran, olayın başka yönlere çekilmesinin kabul edilemez olduğunu söyleyerek, “Sponsorlarımız olarak lanse edilen firmalar Rize Sportif A.Ş. ortaklarıdır. Sponsorlarımız değildir ama Limak iştiraki Galatasaray’a sponsordur. Önce kendi sponsorlarına baksınlar. Biz Rizespor’un menfaatini düşünüyoruz. Galatasaray kimseye haraç vermezmiş. Biz kimseden haraç istemedik. Hakkımız olan 1 Milyon 200 bin TL’yi istiyoruz. Asıl Rizespor’u kimse gasp edemez. Ettirmeyiz. Bu saatten sonra en kısa zamanda paramızı versinler ve işi uzatmasınlar” şeklinde konuştu.

Başkan Kıran'ın açıklaması şöyle;

Galatasaray A.Ş ve Futbolcu Oğulcan Çağlayan, tekrar TFF Yönetim Kurulu’na başvurarak bu sefer futbolcunun vize işlemleri yapmasına izin verilmesi talebinde bulunuyor.  TFF Yönetim Kurulu’nun bu talebi reddetmesi üzerine TFF Tahkim Kurulu nezdinde bu karara itiraz ediliyor. TFF Tahkim Kurulu 03.08.2021 tarihinde bu itirazı da reddediyor. Nitekim biz göreve gelir gelmez nerdeyse sonuna gelinmiş bu süreçle baş başa kaldık. Bahane üretmeden sorunun parçası değil “çözümün anahtarı” olacağız demiştik. Bu nedenle hep çözümden yana tavır aldık. 

Galatasaray Spor Kulübü resmi sitesinden ve sosyal medyadan açıklama yaptığında bile biz “Konunun tarafı olarak yapılacak her açıklamanın hukuku ve Türkiye Futbol Federasyonu’nu etkilemek adına yapılan davranışlar olacağının farkındayız.  Bu nedenle yargılamanın devam ettiği bu aşamada konuya dair açıklama yapmanın doğru olmadığını düşünmekle birlikte, kulübümüzün menfaatleri doğrultusunda alınacak kararları yakinen takip etmekteyiz.” diyerek sessizliğimizi koruduk Gerekmedikçe yanıt vermedik. Daima ortamı yumuşatmaya çalıştık.

Ben tüm iyi niyetim ve uzlaşmacı düşüncemle bizim gibi yeni seçilmiş olan Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Burak Elmas’la Kulüpler Birliği’nin ilk toplantısında karşılaştığımda; “Siz de biz de göreve yeni geldik. Kucağımızda bomba bulduk. Gelin bu konuyu tatlıya bağlayalım. İki camianın arasındaki buzları eritelim” diyerek ilk adımı attım ve sorunun çözümü için müzakerelere başladım.

Ben ve Başkan Burak Elmas birçok farklı futbolcu üzerinde çözüm için anlaşma yolu aradık.  Ben bu görüşmeler sonrasında Başkan Burak Elmas’la, Ali Yavuz Kol’u bonservisiyle birlikte almak, Yunus Akgül ve Atalay Babacan’ı ise kiralık olmak üzere ve ayrıca 450 bin Euro karşılığında anlaşmaya vardım. 

Biz de bunun karşılığında davalarımızdan ve alacaklarımızın tahsili süreçlerinden vazgeçecektik. İşi evrağa dökmek ve sonuçlandırmak için Galatasaray Spor Kulübü’nde Şükrü Hanedar, bizde de Fahri Tatan’ı görevlendirdik.

Futbolcularla anlaşmaya vardık. Yunus Akgül ile 2 milyon 500 TL, Atalay Babacan ile 1 milyon 500 bin TL yıllık ücret karşılığı anlaştık. Sonrasında önümüze öyle bir sözleşme geldi ki sözleşme değil sanırsın SEVR ANLAŞMASI!

SEVR ANLAŞMASI’na göre öncelikle adı geçen futbolculara bedel belirlenmiş. Böylece Galatasaray Spor Kulübü futbolculardan gelir elde etmiş gibi görünecek. Amaç takım harcama limitleri arttırmak. Tabi bu arada Rizespor’un takım harcama limitine ne olacağı önemli değil!

Oyuncu alışverişi gibi kurgulanan sözleşmeden doğacak KDV’ye Rizespor neden katlanacak sorusunun cevabı yok tahmin edeceğiniz gibi!

Bonservisiyle alacağımız Ali Yavuz Kol’u bir başka Kulübe satmak istediğimizde “ön alım” hakkı öngörülmüş, Rizespor’a futbolcu için verilen ve ciddi bulunan her tekilf Galatasaray’a sunulmak zorunda! Rizespor futbolcuyu istediği kulübe transfer edemez, 
Kiralık gelen futbolcuların Rizespor’da bulundukları süre karşılığı talimatlarda belirtilen bazı haklar Galatasaray’a temlik edilecek. 

Bu ve bunun gibi ağır isteklerden oluşan bir sürü madde…. 

Ayrıca yetmezmiş gibi biz her konuda davalarımızdan feragat etmemize rağmen Galatasaray Spor Kulübü konuyla ilgili olarak TFF Tahkim Üyelerine karşı Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı şikâyetten de vazgeçmek istemediler. 

Nitekim şu an yanımda oturmakta olan Hukuk Müşavirimiz Anıl Gürsoy Artan olmak üzere birçok spor hukukçusu bunun çok yanlış olduğunu, iyi bir niyetli yaklaşım olmadığı konusunda fikir birliğine vardılar. Olası olarak açılacak bir davada… Bakınız yine dikkatinizi çekerim. Galatasaray Kulübü tarafından yapılmış bir şikayet de yok ortada. Bir bardak suda fırtına koparan ve iki camianın arasının açılmasına neden olan Galatasaray Spor Kulübü’nün hukuktan sorumlu Başkan Yardımcısı henüz bu konuda tek bir adım atmış bile değil. 

Bu aşamaya geldiğimizde Çarşamba günüydü. Kadromuzda sakat oyuncular nedeniyle eksiklerimiz çok olduğundan, alacağımız oyuncuları hafta sonu oynayacağımız maça yetiştirmeyi çok istiyorduk.  Gün içinde Başkan Burak Elmas’ı 4 kez aradım, telefonuma çıkmadı. Akşamüstü aradım hukuktan sorumlu Başkan Yardımcısı telefona çıktı ve “Başkanıma sizi hemen aratıyorum” dedi. Akşam aradım. Telefona başkanın asistanı çıktı. “Başkanımız Le Meridian Otel’de bir toplantıda. Toplantı sonrası aradığınızı ileteceğim” dedi. Hiçbir şekilde geri dönüş olmadı.  Ardından ben gece saat 12’de Avukatımız Anıl Hanıma “Yarın saat 17.00’ye kadar yanıt alamazsan bu defteri kapat ve gereken işlemleri başlat” talimatı verdim. 

Maalesef Perşembe günü saat 17.00’ye kadar yanıt alamadık ve bizim için o defter kapandı. Nitekim saat 17.30 gibi Burak Elmas aradı bu kez de ben konuşulacak bir şey kalmadığı için başkanın telefonuna yanıt vermedim.  Ardından Başkan Burak Elmas “Özrünü belirten birçok mesaj attı” Mesajlar telefonumda hukuksal bazı nedenler ve mevzuat gereği bu mesajları sizinle paylaşamıyorum.

Şunu da belirtmeliyim Galatasaray’ın ilk Avrupa maçı öncesi Başkan Burak Elmas’ı arayarak “Başkan bir sözün yeter. Galatasaray Spor Kulübü’nün başkanın sözü benim için senettir. Prosüdüre çeke senete gerek yok Paran bende demen yeterli. Hemen muvafakatnameyi yollatayım.” dedim.  “Gerek yok biz zaten listeye yazmayı düşünmüyoruz” yanıtını aldım.

Kısacası sorunun bir bütün olarak çözümü açısından başlatılan görüşmelerin, başlangıç ve ilerleyişindeki samimiyet, sonuç bölümünde ortadan kalkmıştır. Bu durum arzulanan uzlaşının gerçekleşmemesindeki yegâne nedendir.

İddiaların aksine bu sürece Çaykur Rizespor ve Galatasaray Spor Kulübü dışında hiçbir kişi ya da kuruluş dahil olmamıştır. 
 
Biz yaptığımız tüm iyi niyetli girişimler ve uzlaşmacı tavrımız karşısında daha olgun bir tavır beklerdik. Özellikle hukukçuların popülist yaklaşımlardan uzak, daha çözümcül davranmasını umardık.  Galatasaray Spor Kulübü’nün bu sorunu algı operasyonları ile farklı platforma taşıması her iki camia ve Türk Futbolu üzerinde tarifi olmayan yaralar açmıştır.

Kulübümüz hakkında el altından karalama kampanyasının başlatıldığının, futbol kamuoyunu yalan yanlış bilgilerle dikkatinin başka tarafa çekilmeye ve davanın asıl özünden uzaklaştırılmaya çalışıldığının farkındayız. Haksız ithamlarla üzerimize gelenler çeşitli platformlarda trollerle sponsorlarımız üzerinden bize saldırmaktalar.  Umarım bu troller Galatasaray camiası tarafından yönlendirilmemiştir. Çünkü bu durumda kendi sponsorlarına bakmayı unutmuş durumdalar. 

Bu konuya girip konuyu farklı yerlere taşımak arzusunda değilim. Ama bizi acımasızca eleştirenlerin Galatasaray’ın sponsorları arasında olan İGA PASS’ın LİMAK’ın sahibi olduğunu bilmesini isterim. 

Bu konularda konuşmayı etik bulmadığım için diğer sponsorlara değinmiyorum. Biraz da kulübümüzün sahibi olduğu şirket yapısına değinmek istiyorum. Bu konuda yanlış anlaşılan bir şeyi düzeltmek istiyorum, ÇAYKUR RİZESPOR GENÇLİK VE SPOR KULÜBÜ DERNEĞİ, RİZESPOR FUTBOL YATIRIMLARI SAN VE TİCARET A.Ş. Bir de bizimle hiç alakası olmayan RİZE İNŞAAT YATIRIM A.Ş… ÇAYKUR RİZESPOR GENÇLİK VE SPOR KULÜBÜ DERNEĞİ: Dernek bünyesinde 26 amatör spor branşında Rize halkına bila bedel hizmet vermektedir. 25.08.2008 tarihinde futbol branşını 62 ortakla kurulan RİZESPOR FUTBOL YATIRIMLARI SAN VE TİCARET A.Ş.’ ye aktif ve pasifleriyle devretmiştir. Çaykur Rizespor A.Ş adı ile liglerde 2008 – 2009 yılı futbol sezonu itibariyle yarışmaya başlamıştır. 
ÇAYKUR RİZESPOR GENÇLİK VE SPOR KULÜBÜ DERNEĞİ faaliyetlerini futboldan bağımsız olarak yürütmeye devam etmekte.

RİZE İNŞAAT YATIRIM A.Ş Rizespor’la hiçbir ilgisi olmayan bir şirket.  Tıpkı bir vakıf gibi çalışan ve kar payı dağıtmayan Rize’nin gelişmesi ve kalkınması için 4 Ekim 2010’da kurulmuş bir ortaklık yapısı.  Kuruluş amacı; istihdam sağlayarak Rize’yi ekonomik çekim merkezi haline getirecek yatırımlar yapmaktır. Ana sözleşmesinde de belirtildiği üzere şirket kar etse dahi, bu kar ortaklar arasında dağıtılmak yerine tekrar Rize’ye yapılacak yatırımlarda kullanılacaktır. 

38 ortaklı bu şirket şu anda Çaykur Rizespor’un maçlarını oynadığı stadı ve hemen yanında bulunan Gençlik Spora devredilen kapalı yüzme havuzunu inşa etmiştir. 
Ayrıca, şu anda Rize’nin ilk ve tek Alışveriş Merkezi’nin de inşaasına devam etmektedir.
Yapımızı özellikle anlattım. Çünkü birbirinden farklı tüzel kişilikleri ve yapılarını sırf Rizespor’u ve Rize’ye gönül vermiş insanları yıpratmak. Dolayısıyla da istedikleri algıyı oluşturmak. Gündemi değiştirmek isteyenler bunda başarılı olamayacaklar. 

Öte yandan Fatih Terim hocamızla aramız kendisinin de dediği gibi oldukça iyidir. Onun da dediği gibi 15 dakikalık bir görüşme ile bütün anlaşmaları yapmıştık. Ama nasıl bozuldu? Kimler bozdu? Asıl sorulması gereken bu.

Çünkü Fatih Hocamı iyi tanırım. Hırsını, düşünce yapısını, azmini iyi bilirim. Hocam yeter ki istesin. İstediğinde bir takımı nasıl coşturduğunu, futbolcuların gözlerinden alev fışkırtabildiğini milli takımda görev yaptığı dönemde Cüneyt Yalınkılıç tarafından çekilen görüntülerini izlediğimde bizzat şahit oldum. Özellikle İsviçre maçındaki! Umarım bir gün sizler de izleme fırsatı bulabilirsiniz .

Dediğim gibi konu Rizespor menfaatleri olunca bırakın elimi, kafamı taşın altına koymaktan hiçbir zaman çekinmem.  Birkaç kelime de hafta sonu maçımızda yaşanan talihsizliğe değinmeden edemeyeceğim. Hani biz TFF tarafından kollanıyormuşuz ya. Nasıl kollandığımızı sanırım bu hafta bütün Türkiye gördü! Daha ligin başında bu tür bir haksızlığa uğramanın üzüntüsü içindeyiz tabi. Hakemler hakkında konuşmak istemiyoruz. Ama gerçekten de bu kabul edilebilir bir performans değil.

Bunun art niyetli olmadığını hakemin kötü performansından kaynakladığını düşünmek istiyorum. TFF’nin bu konuda çok hassas olacağı inancındayım.

Hocamızın maçtan sonra yaptığı basın toplantısında kendisine sorulan hakem ile ilgili soruya bakışlarıyla cevap vermesini de ayakta alkışlıyorum…