Alkışta cimri olmayalım

TAKİP ET

Arkadaşımın ofisindeyim. Önemli bir müşterisi, daha doğrusu müşteri adayı gelecek, muhtemelen de bugünkü müzakerelerden sonra protokol aşamasına geçilecek.

Uzun zamandır olgunlaşması için katkı sağladığım bu çözüm ortaklığının final toplantısı için sabah köyden hareket etmeden arkadaşım yol üzerindeki marketten almam için birkaç kalem sipariş vermişti.

Ulusal ölçekte tanınmış bir market, saat erken olduğundan sadece karşılıklı iki kasiyer vardı. Sağdaki daha önce de şahit olduğum üzere telefonuyla seviştiğinden mecburen diğerine, yüzünden düşen bin parça olana yöneldim. Daha önce denk gelmiş miydim, anımsayamadım. Önemli de değildi. Geçirdi kasadan hoyratça aldıklarımı. Oysa hiçbir kabahati yoktu o paketçiklerin. Onları üretenler, rafına alanlar sadece insanları doyurmayı, mutlu etmeyi amaçlamışlardı.

Ama kasiyer hanım mutsuzdu, mutsuzluğuna kasasına gelen emtiaları da ortak etmek istiyordu. Sonrasında değil yüzüme, tarafıma bile bakmadan satış fişini de sertçe aldıklarımın arasına atınca mutsuzluğunun boyutunun aldıklarımla sınırlı olmadığını kavradım.

Bu durumda genelde alışverişimi yapmaktan vaz geçer, ilgili ilgilide olsa ilgisiz de olsa ona, “alacağı ücreti hak edenlerle çalışmalarını öneririm”.

Ama genelde daha çok tam aksini yaptığım olur. İçindeki fırtınalara rağmen müşterisine bunu yansıtmayan, müşterisinin yaptığı alışverişten keyif almasını, kendisini mutlu hissetmesini sağlayanlar için üşenmem ya gider amirine teşekkür ederim, ya da daha büyüğüne yazarım memnuniyetimi.Kimisi dikkate alır, ödül verir, yılın memuru seçer, kimisi marangozun kalemi gibi kulağının arkasına koyar.

Bu kez, gitmedim ilgiliye. Daha 20’lerdeydi, belki aile baskısıyla istemeye istemeye çalışıyordu. İstemese bile sadece müşterisi için değil kendisi için de mesaisini ızdırapa dönüştürmemesi için davranışının nasıl olmasını gerektiğini usulünce anlatmak istedim.

Geç bunları dercesine baktı, “sen hiç kasiyerlik yaptın mi?” dedi bana. Sonra da döndürdü kafasını. Kapalıydı konuşmaya. Böylesiyle konuşmaya ısrar beyhudeydi. Bu yüzden ben de, “yaptım” da diyemedim, yüzlerce kasiyer ve kasiyer eğitmenine eğitici oldum da diyemedim. Duymayacaktı, dinlemeyecekti.

Çok yaşamış, zaman zaman da yazılarımda dile getirmiştim; müşteri memnuniyetinin sağlanmasında iş görenlerin katkısını.

Ofise geldim, konuklar henüz yok, sosyal medyaya bakıyorum.

Karamsar, ötekileştiren, tabanı olmayan, kopyaladıklarıyla kahramanlığa soyunanların mesajları yanında çok güzel, anlamlı, öğretici, sağduyulu, objektifçe bilgilendiren, yardımcı olan mesajlar, paylaşımlarda var. Hem de azımsanamayacak kadar çok arkadaşımın çok güzel paylaşımları var.

Beğenmediğimiz paylaşımlara vereceğimiz tepki, reeldekine göre misliyle karşılık alacağından es geçiyoruz. Bulaşmıyoruz. O, belki bunun farkında bile değil, görüşünün başkalarınca da benimsendiğini düşünebiliyor.

Beğendiğimiz veya onore etmek istediğimiz arkadaşlarımızın paylaşımlarına da “beğen” yapıyoruz, bazen de yorum katıyoruz.

Sadece dün – bugünle sınırlı kalmadan pozitif ama gerçekçi, sağduyulu, yol gösteren, bilgilendiren paylaşımlarından ötürü üç arkadaşımı, üç değerli insanı bir adım öne almak onlara diğer dostlarımın huzurunda teşekkür etmek, kutlamak istiyorum.

Evet, yazıya nerden girdik nerden çıktık!

Sevmediğimizi, hizmetinden memnun kalmadığımızı yerden yere vururken beğenimizi alanı da, topluma örnek olanı alkışlamada cimri olmamak lazım.

Bu yüzden bugün kasiyer kızı unutmak, yerine işe gereksinimi olan başka birini değerlendirin demek yerine 3 değerli dost;Danışman tercüman Aysun Dickens, Gazeteci Burhan Akdağ ve Reklamcı iletişimci Aynur Koç’u alkışlamak için yazdım.

Tebessümünüz, tebessümüne mazhar olduklarınız hiç eksik olması efendim.